Oct 26 2019

Işıklarda Uyu Sevgili Hatice Can

Ve yine utanarak dokundum bir sabaha
zulmün adı hukuk olmuş
hukukun adı zulüm ve vicdansızlık
bir ailenin gözlerimin önünde yokedilişlerini izleme sabrım ölçülürken
ben çaresizliklerimi bir bir artırıp
umutlarımı bir bir azaltırken
sonbaharın hüznü sabahlarımı savururken
bir çizgi daha eklendi ellerime, yüzüme

ve hüzün
ve sevgi
ve öfke acıyla harmanlanırken
kendisi olamamışların yalnızlığına savruldum bir kez daha,

gün bakışlarımı eksiltti,
gece uykularımı;
utanç soluğum oldu,
yersiz yurtsuz kaldım sevdiklerimin umutsuz ve çaresiz ayrılışlarına bakarken

duymaz olmuş
görmez olmuş
koca bir halkın duyarsız yokoluşuna dokundum bin utançla.

Dokunuşlarım,
sözcüklerim,
duygularım,
yorulmuş sabahıma resim oldular,
bense bu resme ekledim
gökyüzündeki tüm kanat seslerini
bu resme verdim
yaşamın soluk alan tüm renklerini
toprak ekledim
ağaç ekledim
su ekledim,
güneşi yarım kaldı
sıcağı dururken aydınlığı eksilmişti adeta

Bu resme sakladım gözyaşlarımı, çaresizliğimi,
sevgili Hatice Can’ın
o kocaman sevgi dolu bakışını, dokunuşunu,
o dağ gibi sevgi ağacının kendine verdiği cezayı,

belki de ilk kez bir resim seyrederken beni, uyandım,
duyuları yitirilmiş bir ben oldum
benden içeri
kim bilir
belki bir gün
bu eksik resim
çaresizliğin adı olmuş umudu gösterir sabahlara..

K.Murat Çevik
26 Ekim 2019, İstanbul


Sep 3 2019

Bazen hüzündür

Bazen hüzündür duvarıma düşen gölgesi yaşanmışlıklarımın,
bazen sorgudaki duruşumdur uzaklaşmaya zorlandığım,
bazen özgürlük hissi gibidir kucakladığım sevgiler,

hüznüm, isyanım, öfkem yorgunluğumken
umudum, sevgilerim, dokunuşlarım, coşkum oldu,
satırlarım yaşama sebebim oldu,

anlamları, satırlarımın arasına saklanmış bir yaşama razı oldum çoğu kez,
anlamak ve anlaşılmak arasındaydı yolculuğum,
yorucuydu
tüketiyordu soluğumu,
değer kattığım her anın çalınacağı korkusuydu yarınlara güvensizliğim,
yine de dağlarımızın çalınacağını düşünememiştim

baharlarımızın ellerimizden alınacağını bir de,
her anıma saklanmış tükenmişliklerin arasından
yorgun sözcüklerim bulurdu bakışlarımı,

ormanlarımıza düşmanlığı düşünemezdim,
neyi eksik öğrendim
kötülüğün sınırı neydi, nasıl çiziliyordu,
zeytin ağacından neden korkulurdu,
gökyüzüne değmesinden bir ağacın neden korkulurdu,
bu zalim öfke
nereden beslenip yaşamlarımıza bir şamar gibi inmişti,
bu hain el
nasıl saklanmıştı bunca yılın arasında,
bu yalan dil
yılan gibi sokulurken yarınlarımıza,
hangi sözcükler kurtaracaktı bizi,

ve gün deli bir yağmurdan beklerken arınmayı
sen geldin dünyama yirmi yıl önce,
aydınlandım,
ışığım oldun
inadım oldun
umudum oldun
baharım oldun
sen geldin dünyama
bana nefes
bana sabah
bana göz oldun,

şimdi yorulmamış sözcüklerimle aralarım yarınları
sözcüklerim oldun aydınlık bakışlım,
sana bin gülümseyiş sakladım,
dokunmayı yasaklamamış tüm zamanların arasından.

K.Murat Çevik
3 eylül 2019, İzmir


Aug 18 2019

Ormanlar

Ormanlar hayatın kolları ve bacaklarıdır,
ormanlar hayatın akciğerleridir,
ormanlar hayatın nefesidir.

ormansız kalmak susuz kalmaktır,
ormansız kalmak geleceksiz kalmaktır,
ormansız kalmak uçsuz bucaksız karanlığa gömülmektir.

emperyalizm rövanşı bu kez hain yaratarak aldı,
savaşmadan, yenilmeden, utanca düşmeden
başta ingilizler intikam ateşlerini söndürdüler yerli hainler sayesinde,

ağaçlarımıza kıyarak kestiler kollarımızı,
hüzün düştü saklı umutlarımıza
ellerimizi kaybettik
bakışlarımız soluksuz bir toprağa saplandı,
dağı dağa kavuşturandık
suyu suyu kavuşturandık
kaybettik göre göre,
bu kavgasız teslim oluştur utancım,
cahilliğe kızardım, çarsizliğe öfkem yerini aldı,
karanlığa bir mum olamayışımdır utancım,
ağaçlarımı istiyorum,
ormanlarımı istiyorum,
derelerimi istiyorum,
yaylalarımı istiyorum,
araplaşmamış, satılmamış bir yurt istiyorum,
kollarımı istiyorum, bacaklarımı istiyorum
ülkemin yirmi yılına damgasını vuran karanlık cüceleri
çaldığınız yüz yılımı geri istiyorum.

K.Murat Çevik
18 ağustos 2019


Aug 12 2019

61 yılı geride bırakırken

61 yılı geride bırakırken
kaz dağlarımıza kıyarlarken aldım bu on yaşı
zaman belleğimde öfkelerle sevinçleri dengelemeye çalışırken
bir yüz bulmaya çalışmışlığım oldu hayat,
bir anlam arayışında uğradığım duraklarda bıraktığım tükenmişlikler
dikildi karşıma bu sabah,
aydınlığa tutkum sönmese de,
gölgesiz geleceklere yelken açan karanlık cüceleri
yudumladığım her akşama ortak olurken
aldım bu bin yaşımı.

Zaman yaşanmışlıklarımı ölçen bir terazide
bir kefesinden öfkelerimi taşırmamaya çalışırken
diğer kefesinde mutluluklara yer bulma kavgasında
ne menem bir denge arayışıdır bu
nasıl var olunur böyle bir ikilemde;
ah benim ihtiyar başım,
ah benim çaresiz yumruğum,
ah benim yorgun umudum;
zaman sevgi ve sevgisizlik arasındaki gitgellerde
yüzlerimize birer çizgi eklerken
hesaplaşamadığımız yaşanmışlıklar geleceğimizi tüketirken
onursuz ve sevgi yoksunu yüzler,
ağaçlarımızı ve topraklarımıza soluk veren tüm canlıları katlederken,
doğmak nedir ki?
ellerimizden alınan hayatlar çığlık çığlığayken
kesilen ağaçların hıçkırıklarına,
yitirilmiş canların feryadına yabancılaşmış
bir paydanın bileşeni olmaktır çaresizliğimiz;
ve bir gülümseyiş dengesi arar soluğum
bir yanım su ve vicdan nöbetindedir
bir yanım öfkesini dindiremeyen softaların yeni yıkımlarının karşısında
her gün bir öncekinden kötü olmakla yarışırken
yaşamıma dokunan her nefese binlerce sorumluyken
gülüşünü yitirmemiş yüreklere sözlerim yüreğimi;

bir çare arayışındadır yeni yaşım,
bir yarın arayışındadır içinde yaşama saygıların yitirilmediği
bir yarın arayışındadır içinde ağaçlarına kıyılmayan,
kötülüğün zulmüne teslim olmuş cehaletin evrilebileceği umuduyla,
kim bilir belki umutlarımızı birlikte çoğaltarak dokunacağımız yarınlar kapıdadır,
bugün bir sabah doldurdum ceplerime
ufka bir adım, bin adım daha attım
yorgunluk ve öfkeleri ardımda bırakarak
kanatlarıma sonsuz bir gökyüzü oldum

K.Murat Çevik
12 Ağustos 2019, Bodrum


Apr 1 2019

Bir eksik sevinç

Eksikti yaşanmışlıklarımız
nefeslerimize vurulmuş prangalarda yaşadık yıllar boyu
yüreklerimize düşen tutsaklıklarda buğulandı öfkesi umudumuzun
ne yağmurlar yağdı ellerimizde saklanmış sabahlara
ne fırtınalar ektik türkülerimizde
şiirlere saklandık, mısra olup dökülürken denizlere
şiirlere yaslandık, karanlığa bir mum olabilmek adına
geldi ve geçti ömür dediğin

ne ardına sığabildik ne de önüne geçebildik,
bir eksik sevinçti aradığımız belki de
bir eksik gülümseyiş
geldi oturdu dudaklarıma
kederim suskunken
gelinciklere uyandım
papatyalara yaslandım

ömür dediğin
bir gece ansızın öğretti unuttuklarımı bir kez daha
ellerime dokundum uzaklıkları kendine yasaklamış ellerime
umudum bir buluta döndü
kimbilir belki eksik yaşanmışlıklarımız
gülümseyiş zamanına dönüşecekti,
kimbilir gece utancı saklamaktan yorgun karanlıklara hesap soracaktı
ve işte tam o anda tüm sorgu sorularım döküldü dudaklarımdan,
gece ve gündüz birleşti soluğumda,
sırtımdaki kalleş hançerlerden biri eksildi bu sabah
bu sabah, yorgun yüreğim
sol kanadım bin martıya sözlendi
ben de flamingolara anlattım
sabahlara  nasıl dokunulacağını,
karışlarcasına pedallarken İzmir’i
bedenimden ufkuma taşıdım umudunu soluk yapıp rüzgarım olanları.

K.Murat Çevik
1 Nisan 2019, İzmir


Mar 14 2019

Bir tutsak zaman

Bir tutsak zaman
umudu yitik sabahlarda saklı korkular
avuçlarında utancın ağırlığı
bakışlarında görmenin yorgunluğu,

artık kanat çırpınışlarını duyamadığınız martılardan habersiz gökyüzünde
sesini yitirmiş dalgasızlığın çaresizliğine küskün denizler gibi
yoksunluklarınızın farkında bir yalnızlıktan diğerine savrulurken
çaresiz bir soluk, vücudunuzda başıboş dolaşırken
başlarsınız sorgulamaya önünüzden akıp giden ve dokunamadığınız anlamlarını yaşamın,

ve elleriniz sabahlara korkarak dokunurken
umutlarınız,
ufkunuzda bir söylem zamanı gibi
tükenmeye yol alırken,

kendi ellerinizle başlattığınız tüm tutsaklıklar
dikilirler karşınıza
yüzleşmeye başlarsanız utanç ve korkularınızla
belki de yeni bir adım atma zamanıdır
ellerinizden yüreğinize,
belki de yeni yollar yeni arkadaşlar edinme zamanıdır
belki de sınırsızlığın zamanıdır
belki de dünya insanı olma zamanı gelmiştir,
belki de tutsaklığın yalnızlığına çare
tüm dünyaya pencerelerinizi aralamaktır
ya da ortak sandığımız paydaları değiştirmenin zamanı gelmiştir,

bir tutsak zamansa
gökyüzünde buluşma zamanımızı öteleyen,
kimbilir belki de görmeye başlayabiliriz, yeniden; korkulara inat..

K.Murat Çevik,
14 Mart 2019 05:30, İzmir


Jan 13 2019

Ve Kuş Havalanır Yuvadan 2

Umutları var etme sırası çocuğumundur
bu kez geride kalacağım
çocuğumun sırasıdır

yaşanabilirliğe ait tüm seçimlerin,
ve gökyüzü umutlara yakın sabah misali
tüm kanat çırpınışlarına ev sahibidir,

ve bu sabah kanat seslerini geride bırakıp
ardında o gökyüzünü saatlerce seyredeceğimiz bir gün olup uçtu bir kez daha

hüzün nedir ki,
sözlerinizi yetersiz ve çaresiz bırakan uzaklığa korkarak dokunmak yanında
hüzün nedir ki,
uzaklara yenik akşamlara sığınırcasına yudumladığınız yalnızlığınız yanında

aslında umut hüznün sözlüsüdür bir yandan da
belki de, yeniye ebelik yapmanın sancısında saklıdır daha büyük mutluluklar,
kim bilir kanat sesleri daha görünür bir ufuk hazırlığındadır belki de,

kanat sesleri saklanmışken yüzümün derinliklerine
ben bir başka ömre dokunmayı öğreniyorumdur belki de,
bu kez hüznümü ardım sıra bırakıp
çocuğuma gelmiş yaşama sırasının misafiri olacağım,
kanat çırpmayı öğrenişini izleyeceğim gökyüzünün tüm derinliklerinde,

kah bir yağmur damlasının
kah bir martının sesinde
kah bir şiirin coşkusunda
kah yürek dolusu kahkahalarında,
kah haksızlığa karşı öfkesinde yaşarcasına,
bekleyeceğim umutlarını var etmesini,

sıra sende kızım,
doğru ve akıllı olma sürecidir yaşam

HOŞGELDİN

Sevgide deniz ol,
bilgiye eğik ol,
her şeyden önce yaşama sevgiyle dokunur ol.

Yolun açık ve aydınlık olsun.

K.Murat Çevik
13 Ocak 2019


Jan 2 2019

Yaşama anlam bulmaktır bazen hayat

İki arada sıkışmıştır aslında soluklarımız,
yeni ve eski
iyi ve kötü
güzel ve çirkin
sevgi ve nefret
özgürlük ve kölelik
bağımsızlık ve teslimiyet
bilgi ve cehalet
şefkat ve zorbalık
adalet ve zulüm
umut ve umutsuzluk
aydınlık ve karanlık
bilgi ve bilgisizlik
cesaret ve korku
haklı ve haksız
namuslu ve namussuz
dürüstlük ve sahtekarlıklar arasındaki git-gellerle dokursunuz dokunuşlarınızı, bulduğunuz her anlam size bir yaşam sebebi olurken, bir başkasının nefretine sebep olabilir. Hatta bir arada yaşamaya çalışan zıtlıklardır kimileyin beslendiğimiz.

Kendiniz olma süreci güçtür. Bu süreç binlerce devrim gerektirir. Milyonlarca çatışma sonrasında (bir dalganın kıyıya defalarca bıraktığı ve bırakırken bir diğerini sildiği izler gibi) kendinizi her an yeniden oluşturursunuz, beğenmez bir kez daha oluşturursunuz. Bu çatışma sizin basamak değerinizi (bazen artış, bazen azalış olarak) değiştirir. İşte bilinç dediğimiz ve her bireyde farklılıklar gösteren süreç bu çatışmadan doğar. Kimi zaman sizi özgür bırakacak bir basamak, kimi zaman da kendi ellerinizle tüm sahip olduklarınıza korkarak yaklaşacağınız ve yaşamın tüm olanaklarını reddederek kendinizi içine aldığınız soluksuz bir çemberdir. Yani aslında insan olmak, kendi hapsine ya da özgürlüğüne sahip olma mücadelesidir. Ne yazık ki dünya, üzerinde yaşayan canlılara eşit haklar sunmamıştır. Kimi zaman insanlık eliyle, kimi zaman doğanın biçimlendirmesiyle yaşam alanları birer mahpusluğa dönüşmüştür. Bilinçlenme sürecinin önüne kültürel ve militer çeşitli engeller çıkarılmış, toplumlar korku imparatorluklarının altında doğaya ve insanlığa dokunmalarının suç sayıldığı bir iklimde solumaya mahkum edilmişlerdir. Tarih yaşama dair işlenmiş milyonlarca suçun ve bir o kadar da bu yaşamı inadına yaşanır kılmaya çalışan aydınların ve bilginin çatışmalarının bileşkesidir.

Aslında kural basittir. Emekle başlar herşey; yaşamı değiştiren ve anlamlı hale getiren tek şey emektir.. Sevgi emektir. Emek vermediğiniz hiçbir kazanım size ait değildir. Birgün bunları biri çıkıp yasakladığında seyircisi olursunuz yaşananların. Eğer bilginiz ile yolunuzu aydınlatamıyorsanız, sizi soktukları cenderede kendi mutsuzluğunuzla beslenerek varolursunuz. Eğer bilginiz doğru kavrayışlara dönüşemiyorsa, cesaretiniz eksik, umudunuz yarım, kavgadaki yumruğunuz etkisiz olur.

Karanlıklara yenik düşmediğimiz ve basamağımızdaki solukları artırdığımız yıllara merhaba demek için, sevgilerimizi büyüterek ve dağıtarak varolacağımız yıllara merhaba diyebilmek için, dostluklu dokunuşlarla dolu yıllarda beraberce soluyabilmek umuduyla,

Hepinizi sevgiyle ve özlemle kucaklıyorum.

K.Murat Çevik
2 Ocak 2019


Aug 29 2018

Ve Kuş Havalanır Yuvadan

Ve kuş havalanır yuvadan
bir ağustos kışa döner
ellerimize yapışır hüzün,
bir yanı umuttur ayrılığın,
ona tutunuruz
gel gör ki umut çaresizdir ayrılığa,
içimde kocaman bir deniz dalgasız kalmıştır,
kocaman bir gökyüzü martısız kalmıştır,
zaman, içinde yaşadığımız değil, ardında sürüklendiğimiz olmuştur gayri,
eksik yaşadıklarım
yanlış yaşadıklarım
bir bir yapışıp yakama
kendimle ve geçmişimle yüzleştirirken,
bir evladımı sığdıramadığım bu ülkedeki yalnızlığımdır, hüznüm;
karanlık cücelerinin zulmüne yenik utancımdır  ya da,

bir umudum sende diyordu ozan,
benim de bir umudum kızımda
istiyorum ki başka ve daha insanca hayatları keşfedebilsin,
istiyorum ki içinde sevgi yeşerten bir gökyüzünün altında soluyabilsin,
ömrümüzü tüketen bu karanlık cücelerine inat bir soluk olabilsin.

Ve kuş kanatlarını çırparken uzak bir yalnızlığa
Ona en yüksekten uçmasını fısıldarım,
Martı Jonathan Livingston, olabilirsin diyerek
En uzağı görebilsin diye
Ellerimdeki hüzne sözlenirim
Uzaklığı aştığında yine aynı yerde olacağına inanarak tutunurum soluk alma sebebime.

Ve ağustosa yenilirim
gözyaşlarımı saklayacak bir akşam yoktur,
yaşanır bir dünya bırakamamaktır utancım,
kızım büyümüştür,
sevgi doludur,
yüreklidir,
tedirgin de olsa cesurdur,
iyiliğe dokunur her soluğunda,
yolu açıktır, aydınlıktır
gözyaşlarımın arkasına saklı bakışlarım
ve buğulanmış bir gelecek,
ve kuşun kanatlanmasını en çok isteyen ben,
başbaşayım ağustosla kurşundan ağır akşamları beklerken.

K.Murat Çevik
8 Ağustos 2018


May 14 2016

Gün ışırken

Gün ışırken
soluğunu yitirmiş ufuk eğildi pencereme
utancın resmini çizdi yüzüme,
sorgudaki cesaretimle yüzleşir gibi
başladı penceremi sarsmaya,

gün ışırken,
öfkesiz yalnızlığıma indirilmiş bir şamara uyanmış gibiydim
sınırlandırılmış tüm özgürlüklerimle vedalaşma vaktiydi,
zaman çaresizdi
karanlık bir bulut kapkara yağmurlarını yağdırmaya başlamıştı
bir sele verdik yaşama dair tüm kazanımlarımızı
belki bir toprağa belki bir yarın dokunuşuna sözlenir diyerek

aslında korkum yitip gitmek hiç değil
yoksul ve kandırılmışlığın yitik dünyasına
değerlerimi sunamamaktır,

aslında içimi acıtan,
günün ışımasına karşı duran, bu karanlık cücelerine yenik bırakılmışlığımdır.

K.Murat Çevik
14 mayıs 2016, İzmir